Growth Mindset and Fixed Mindset

Başarılı insanların kendi alanlarında bir yeteneğe sahip olduğu doğrudur. Ama şu genelde unutulur: Büyük başarılara ulaşan insanlar bunu sadece yeteneklerine dayanarak yapmazlar. Bir alanda “en iyi” olmak yetenekle birlikte çok çalışmayı da gerektirir. Bunu “çok iyi” ve “iyi”ye doğru genişletip başarıyı pek çoğumuzu kapsama alacak şekilde tanımladığımızda şunu görürüz: Varacağımız nokta “yetenek ve yetkinliklerimiz” ile “çaba ve çalışmamızın” birleşiminden ne çıkacaksa orasıdır.

Growth Mindset (Gelişim Zihniyeti): Yetkinliklerin ve anlayışın gelişeceğine olan inançtır. Buna sahip olan kişiler, zaman ve emek harcarlarsa daha akıllı, zeki, yetenekli hale gelebileceklerine inanırlar.

Fixed Mindset (Sabit Zihniyet): Yetkinliklerin ve anlayışın sabitliğine, zeka ve yeteneğin “ne verildiyse o olarak kalacağına” duyulan inançtır.

İki düşünce şekli arasındaki en büyük fark, zeka ve yeteneğin sabit ya da değişken olduğunun düşünülmesi ile ilgilidir. Bu düşünce farkı davranışlara da yansır. Sabit Zihniyet sahibi bir kişi, değişmeyeceğini düşündüğü bu alanlara yatırım yapmazken, Gelişim Zihniyeti sahibi biri zeki görünmeye çok da takılmayıp öğrenmeye odaklandığında nihai olarak zekasını, zekasını kullanma şeklini ve yeteneklerini geliştirebilir. Tabi ki sadece Gelişim Zihniyeti ile harika şeyler olmasını beklemek bir yanılsamadır, çabaların her zaman başarıya dönmesini beklemek biraz romantik kaçacaktır.


Bu iki zihniyete örnek vermek gerekirse:

  • Sabah kahvesini üstüne döküp, üstünü hangi kıyafetle değiştireceğini bilmemenin ve işe geç kalmanın paniği ile bütün günü oflayıp puflayarak geçiren biri ile, işe geç kalsa da bir sonraki benzer “ufak kaza” durumlarında ne yapabileceğini düşünen biri…
  • Yöneticisinden geliştirici (negatif olarak da düşünülebilir 😉) geribildirim alıp, “zaten o da beni hiç anlamıyor” diyen, ya da “yöneticim haklı, ben bu işi asla beceremeyeceğim” diyen biri ile, geribildirim biraz ağır gelse de detayları derinleştirmek için birkaç kişiye daha sorup bu konuda yorum alan, zayıf kaldığı alandaki bilgi ve becerisini geliştirmek için bilenlerden ve yapanlardan destek isteyen biri…
  • Yeni bir projeye atandığında “bu konuları bilmiyorum/güçlü yanım değil/nasıl öğreneceğim bu kadar şeyi?” diyen biri ile “öğrenebilirim/kimden destek alsam?/e-learning programlarını bir araştırayım” diyen biri…


Peki Gelişim Zihniyeti’ne nasıl geçilir?

  • Kendinize, yeteneklerinize ve becerilerinize güvenin. Bunun yanında zayıf taraflarınızla da barışın; mükemmel olmak zorunda değilsiniz.
  • Öz farkındalığınızı arttırmak için kendinize daha yakından bakın ve çevrenizden geribildirim alın.
  • Neyi yapmayı seviyorsunuz? Hangi konuda derin bir tutkunuz var? Neyi yaparken iyisiniz? Sizin için anlam ve amaç ne? Bunlara bir kafa yorun.
  • Çalışmayı, eforu, aksiyonu yeteneklerinizin önüne koyun, “yeteneğim var” diyerek bunlara yatırım yapmaktan vazgeçmeyin.
  • Merak edin, çocuk yanınızı ortama getirin, soru sorun, sürekli öğrenme için çaba harcayın.
  • Odağınızı başkalarından onay almak yerine “öğrenmeyi önceliklendirme”ye çevirin.
  • Başarısızlıklarınızı bir sonraki deneyiminize altyapı oluşturacak tecrübeler olarak değerlendirin. Başkalarının başarı ve başarısızlıklarından da öğrenin.
  • Zorlukların her köşe başında karşınıza çıkabileceğinizi bilerek hayal kırıklıklarınızı yönetmeye çalışın. Azimle, her düşüşte yeniden ayağa kalkmanın yollarını arayın.
  • Başkalarından ilham alın, yaptıklarınızla başkalarına ilham vermeye niyet edin.
  • Risk alın.
  • Kırılgan olmak sizi zayıf göstermez, öyle gösterdiğini düşündüğünüzde “yüreğinizi açmanın” uzun vadeli getirisinin anlık sıkışmışlık hislerinin negatif etkisinden daha büyük olabileceğini aklınızda bulundurun.
  • Düşünceleriniz, davranışlarınız, duruşunuz ve aksiyonlarınız için sorumluluk alın.


Gelişim Zihniyeti hemen ve hızla hayata geçirilebilecek bir yaklaşım değil, düşe kalka ilerlenecek bir rota olarak ele alınırsa daha keyifli, bol öğrenmeli, yeni aksiyon ve anlayışlarla beslenmeli bir hal olacaktır diye düşünüyorum. Emeğe değer, ne dersiniz?